Farklı Bir Perspektiften Singularity – 20: İnsan (2)

, 22 Ağustos 2017

Nursî külliyatında insanın ele alınışına bakmaya devam edelim:

 

Her insanın karşısında ölüm, dikilmiş bir darağacı gibi durmakta, arkasından ise ecel arslanı kovalamaktadır. Ayrıca insanın güçsüzlükleri ve ihtiyaçları devamlı onu yaralamakta ve sıkıştırmaktadır. Güneşin doğuşu ve batışı, günlerin geçişi, dostların veda edişi.. devamlı bilinçaltına ölümü hatırlatmakta ve yokluğu fısıldamaktadır. Ve o, ruhlar aleminden, ana rahminden, çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan geçen uzun bir sefer-i imtihandadır. İşte bu durumdaki insana çare olacak ancak ve ancak Allah’a ve ahirete imandır.

 

İnsan güzel düşünündüğü sürece güzel bakabilen, güzel baktığı sürece de gördüğü güzelliklerle hayatından lezzet alabilen bir varlıktır.

 

İnsan fâni, ölümlü, geçici, devamlı değişip dönüşen yani kararında kalmayan dünya hayatını esas maksat yaparsa, sureten bir cennet içinde olsa bile manen cehennemdedir. Bâki olan ahiret hayatına yüzünü döndüğü zaman ise, iki dünya mutluluğuna mazhar olur. Dünyası ne kadar sıkıntılı da olsa, dünyasını cennetin bekleme salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder.

 

İnsan için ibadetin manası, Cenab-ı Hakk’ın kapısında kendi kusurunu, acz ve fakrını görüp ilahi kudret ve rahmet karşısında hayret ve sevgiyle secde etmektir.

 

İnsan şu büyük kâinatın küçültülmüş bir örneği, numunesi ve fihristesidir.

 

İnsan fıtraten yani yaratılış itibariyle (doğası gereği) gayet zayıftır. Halbuki her şey ona ilişir, onu etkiler ve çoğu zaman da üzer. Hem gayet âcizdir. Halbuki belaları ve düşmanları pek çoktur. Hem gayet fakirdir. Halbuki ihtiyaçları pek ziyadedir. Hem tembel ve iktidarsızdır. Halbuki hayatın yüklediği sorumluluklar gayet ağırdır. Hem insan olmak onu kâinatla alâkadar etmiştir. Halbuki sevdiği, kalbî irtibat kurduğu şeylerin ayrılık ve ölümü, devamlı onu incitmektedir. Hem akıl ona yüksek maksatlar ve bâki meyveler göstermektedir. Halbuki eli kısa, ömrü kısa, iktidarı kısa, sabrı kısadır. İşte bu durumdaki bir ruh her daim namaz ile, dua ile, istiğfar ve yakarış ile ilahî dergâha, Allah’ın huzuruna yönelmeye muhtaçtır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.