Gelecekte Zenginlik
Murad Ünal, 25 Ağustos 2017Resmi anlatıya göre insanlığın ilk geçim kaynağı avcılık ve toplayıcılıktı. İnsanlar doğada bulduklarını toplayarak ve besin kaynağı olarak gördükleri hayvanları avlayarak yaşamlarını sürdürüyorlardı. Zamanla topraktan ürün almanın mümkün olduğu anlaşıldı ve ilkel tarım faaliyeti başladı. Toprağı işlemek kolay olmadığı ve her yerde işlenecek uygun toprak bulunamadığı için bu epey zahmetli bir işti. Tarihçilere göre insanlar tarım arazileri açmak için orman alanlarını yakıyor ve elde ettikleri alanlarda tarım yapıyorlardı. Ancak bu hiç de verimli bir yöntem değildi. Tekerleğin ve sabanın olmadığı bu dönemde toprak sadece yüzeysel olarak işlenebiliyor ve sonrasında bir daha ürün almak mümkün olmuyordu. Bu yüzden insanlar yeni tarım alanları bulmak için hareket etmek zorundaydılar. Karasabanın bulunması bu durumu değiştirdi. Artık toprak daha derin işleniyordu ve birkaç kez ürün almak mümkündü. İnsanlar artık yerleşik hale geçip tarım yapabileceklerdi. Bu durum medeniyetinde doğuşu anlamına geliyordu. İnsanlığın kaderi yaptığı aletler sayesinde değişmişti. Bu süreç bugüne kadar da durmadı. Teknik, hayatı değiştirmeye devam ediyor.
Tarım Dönemi
Tarım uzunca bir süre üretimin ve zenginliğin kaynağı oldu. Bilim ve teknolojinin henüz emekleme dönemlerinde olduğu çağlar boyunca bu böyleydi. Bu uzun dönem boyunca insanlığın temel faaliyetlerinin askerlik ve ziraat olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbette bilimle, sanat ve ticaretle uğraşan insanlar her zaman varlardı ve onların faaliyetleri daima büyük değişim ve dönüşümlerin kaynağı oldu. Yine de tarım üretiminin yeri başkaydı ve zenginliğin temelini oluşturuyordu. Askerliğin temel motivasyonlarından en önemlisi geniş ve verimli topraklara sahip olmakla ilgiliydi. Tarımdaki gelişmeler ticareti de canlandırdı. Ticaret yolları oluştu. Bu güzergahlar hammadde kaynağı olarak görülen topraklara ulaşmayı sağlamaktaydı. Ticaret yolları uzunca bir süre doğu- İslam toplumlarının kontrolünde kaldı. İpek yolu, baharat yolu gibi önemli güzergahlar İslam imparatorluklarının hakimiyetindeydi. Osmanlı devletinin Akdeniz’i kendi gölü haline getirmesinden sonra o zamanki dünyanın tüm bilinen ticari rotaları kontrol altına alınmış oluyordu. Bu yolları kullanıp ticaret yapmak isteyenler Osmanlı idaresine vergi ödemek zorundaydılar. Bu durum o dönemde fikir, sanat ve bilim alanında kıpırdanmaya başlayan batıyı arayışa soktu. Yeni ticaret yolları bulunmalıydı. Christofer Columbus gibi maceracılar bu işe talip oldular. Columbus’un amacı okyanus yoluyla Hindistan’a ulaşmaktı. Ancak farkında olmadan yeni bir kıta buldu ve insanlık tarihi baştan aşağı değişti. Artık adım adım batının üstünlüğüne doğru giden yolun kapısı açılmıştı. Ticaret yollarının Akdeniz ve ipek yolundan okyanuslara kayması ve dünyanın o güne kadar görmediği miktarda altının Amerika kıtasından Avrupa’ya taşınmasıyla ekonomi hızlı bir değişime girdi. Tüccar sınıfı bu süreçte iyice büyümeye ve zenginliği temel olarak toprağa dayalı olan aristokratlara karşı güç kazanmaya başladı. Burjuva adı verilen sınıf oluştu ve tarihin yönünü belirledi.
Ticari Kapitalizm
Tüccarlar zanaatkarları bir araya getirip atölyeler kurarak, makina öncesi dönemin ilk fabrikalarının temellerini attılar. Bir anlamda seri üretim başlamıştı. Ticari kapitalizm adı verilen emtianın değer kazandığı bu zamanda devletlerin politikası mümkün olduğu kadar fazla ihracat yapıp altın, gümüş gibi değerli madenleri ülkeye sokmaktı. Bunun için ithalat kısıtlanırken ihracat teşvik ediliyordu. Bu politikayı en iyi uygulayan ülkeler İngiltere ve Fransa oldular. Sermaye birikiminin yoğunlaştığı bu ülkeler sanayi devriminin öncüsü olacaklardı.
Sermaye ilerlemeciydi ve daha fazla üretim yapmanın yollarını arıyordu. Bu arayış makina devrimine ve bunun sonucu sanayileşmeye yol açtı. Buhar gücü ile çalışan makinanın icadı ile (1776) geri dönülemez bir süreç başladı. Kapitalizm kabuk değiştirmeye başlayıp, serbest ticaretin zenginliği teşvik ettiği fikri yaygınlaştı. Aristokrasi tarihe karışırken zaman içinde devleşen burjuvazi sanayi devleri çıkarmaya başladı. Bilimsel buluşların ve icatların patlama yaptığı zamanlarda zenginliğin kaynağı sanayi üretimi olmuştu. Günümüzde tarım hala önemli olmakla birlikte tarımda çalışan nüfus toplam nüfus içinde çok küçük bir yer tutuyor.
Bilgisayar Çağı
1950’lerde bilgisayar hayatımıza girdi. O günden beri etkisi gittikçe arttı. Bilgisayar insanlığın bir bakıma tüm zamanların bilgilerini süzerek oluşturduğu en incelmiş, sofistike bir alet oldu. İlerlemeci kapitalist zihniyetin en önemli enstrümanına dönüştü. Ağır sanayinin modası geçerken bilgisayar temelli yeni bir dünya kuruluyor. İlerleme paradigması artık bilgisayara bağlı. Yapılan bütün işler bilgisayar temelli olduğu için o alandaki gelişme ve duraklama her şeyi etkileyecek. Bu çağın zenginlik kaynağı emtia değil bilgi. Yapay zekâ ve robotların konuşulduğu, insana ait birçok işin artık akıllı bilgisayarlar kontrolünde, insan eli değmeden yapılabileceği bir çağdan söz ediyoruz. Eğitim sistemi buna uygun olmayan, bilim öğretemeyen ve dolayısıyla bilimsel üretimi olmayan ülkelerin insanlarını parlak bir gelecek beklemiyor. Dev fabrikaların servetin en büyük kaynağı olduğu dönem geride kaldı. Bugün yeni teknoloji firmaları çok daha az insan istihdam ederek, elimizden düşürmediğimiz cep telefonlarını, lap topları üretiyorlar. Google gibi kuruluşlar elle tutulur bir şey üretmedikleri halde günlük hayatın merkezine oturuyorlar. Google olmadığı bir dünya hayal etmek çoğu insan için artık çok zor. Yapay zekanın geliştiği ve robotların gittikçe daha işlevsel özellikler kazandığı bir gelecekte geleneksel işler güvende olmayacaktır. Belki bugünkü anlamda bir işçi hatta memur sınıfı bile olmayabilir. Bu anlamda ücretli yaşamın son demlerine yaklaşıyor olabiliriz. Gelecek kuşakların bilim, teknik ve sanatla daha içi içe olması, sosyal bilimler alanında ise daha açık fikirli ve yenilikçi çözümler içeren düşüncelere sahip olması gerekecek. Bu da ancak uygun bir eğitim yoluyla olabilir. Sorun şu ki eğitim alanında özellikle çok yatırım yapması, kaynak ayırması gereken ülkeler bunun farkında değilmiş gibi davranıyorlar. Sonuç olarak geleceğin zenginliğinden pay alamayacaklar. Geleneksel üretim metotlarında bile geri durumda olan ülkeler çağın iyice dışına çıkacak ve varlıklarını sürdürmekte bile zorlanacaklar.
“Gelecekte Zenginlik” yazısına bir yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
gelecegin zenginliği hiç birşey üretmeyen algoritmalara sahip olmaktan geçmez eger insaoglu yeme içme ve enerji ihtiyacı olmasaydı, yani insanoglunun yaşamak için hiçbir şeye ihtiyacı olmasaydı belki o zaman bu dediğiniz olabilirdi. o zaman insanoglunun zorunlu ihtiyacı olan ancak dünyada sınırlı olan herşey gelecegin zenginliğini oluşturacaktır. her türlü teknolojinin degeri ise şu anda bir penseye insanoglu ne kadar deger veriyor ise o zaman da bu teknolojinin degeri ancak bir pense degeri kadar olacaktır.