Uzun Yaşam ve Anti-Aging
Murad Ünal, 18 Ağustos 2017Günümüzde yaşam süresinin uzatılması sağlık alanında en çok konuşulan konuların başında geliyor. Hemen her gün televizyonlarda ve gazetelerde uzmanlar eşliğinde bu konu işleniyor. Beslenme ve spor tavsiyelerinin yanında özel olarak tüketilmesi gereken bazı ürünlerden bahsediliyor. Amaç en uzun süre genç ve sağlıklı kalmak.
Aslında başlangıçta makul olan talep bir noktadan sonra makuliyet sınırlarını aşıyor ve doğal süreçlerle savaşmaya dönüşüyor. İnsanlar ilerki yaşlarında bile yirmilerinde otuzlarındaki gibi görünmek istiyorlar. Bu istek anti aging diye bir kavramın ortaya çıkmasına yol açtı. Bu kavram etrafında milyarlarca dolarlık bir endüstri inşa edildi. Çeşit çeşit kremler, haplar ortalığı istila etti. Belli bir derecede işe yarıyor olmalılar ki bu tür ürünlere insanların talebi artarak sürüyor.
Gerçekten insanların bundan elli, yüz yıl öncesiyle kıyaslandığında yaşlarına göre daha genç göründüklerini rahatlıkla söyleyebiliriz. En azından şanslı azınlık için bu durum geçerli. Hollywood yıldızlarının çoğunun yaşını öğrendiğinizde şaşırıyorsunuz.
Ancak tüm bunlar çoğunlukla kozmetik-biçimsel değişiklikler. Gerçekten ömrün uzaması anlamına gelebilecek yapısal bir değişiklik olduğuna dair henüz yeterince veri yok. İstatistiklere baktığımızda ortalama yaşam süresinin uzadığını görüyoruz. Geçmiş yüzyıllara, hatta geçen yüzyılın ortalarına göre bile ortalama yaşam süresinde kayda değer bir artış olduğu görülüyor. Elli yılı zor geçen ortalama ömür şimdilerde seksenleri zorluyor. Fakat istatistikler tabloyu tam olarak doğru yansıtmıyorlar. Yaşam süresinin uzamasındaki en büyük pay bebek ve çocuk ölümlerindeki düşüş. Tıbbın gelişmediği, yeterince ilacın olmadığı, temiz su bulmanın ve ısınmanın zor olduğu çağlarda bebek ve çocuk ölüm oranları çok yüksekti. Bu gün tedavi edilebilen hastalıklar o günlerde pek çok can alıyordu. Yine yaşam koşullarının ilkelliği ve yetersizliği sonucu salgın hastalıklar daha sık baş gösteriyor, buna karşılık olarak tedavi yöntemleri yetersiz kalıyordu. Günümüzde bile afrika ve asya kıtasında benzer sorunlar büyük ölçüde sürüyor. Zengin ülkelere baktığımızda istatistiki bir yükseliş olduğu kesin. Ancak hesaplardan bebek ve çocuk ölümlerini çıkardığımızda ise ömür süresinde öyle anlamlı bir artış olmadığı anlaşılıyor. Tıptaki gelişmeler elbette bir fark oluşturuyor ama insanlığın hayal ettiği yüzyılı geçen hatta yüzyılları bulabilecek yaşam sürelerinin çok gerisindeyiz.
Ebedi Gençlik
Ömrü uzatmaktan bahsettiğimizde kaçınılmaz olarak gençlik meselesi gündeme geliyor. İnsanlar sadece uzun yaşamak istemiyorlar; yaşlanmadan uzun yaşam istiyorlar. Bu isteklerinde de haklılar, çünkü elden ayaktan düşmüş, acı çeken ve ihtiyaçlarını kendi başına gideremeyen bir insan için çok uzun bir hayat ödül değil ceza olur. Bu nedenle anti aging konusu önem kazanmakta. Sadece görsel, kozmetik gelişmelerin ötesinde bu konuya eğilmek gerekiyor. Bu öyle bir özlemki insanlığın ilk yazılı destanı kabul edilen Gılgamış destanında bile bu ebedilik özlemi anlatılıyor.
İnsanlar bir süredir ölümsüzlük fikrine hazırlansalar bile bunun mümkün olacağına şu an için inanan insan sayısının çok az olduğunu söyleyebiliriz. Ama konu gençliğin ve dolayısıyla ömrün uzatılmasına geldiğinde iş değişiyor. İnsanlar, önemli bölümü propagandadan ibaret olsa da bu sahada bazı gelişmeler gözlemleyebiliyorlar. Bu da onların inançlarını artırıyor. Çok uzun süren bir gençlik, adeta bitmeyecek bir ömrü ima ediyor.
Singularity ve Anti-Aging
Uzun yaşamın ve gençliğin sırrı elbette Singularity akımının ilgi alanına giriyor. Hatta bu konuların ciddiyetle gündeme gelmesi ve bilim insanlarının çalışmalarını bu alana yönlendirmesinde bu akımın katkısı büyük. Singulariteryenler, insanlığın paradigmasını değiştirmeye çalıştıkları için sabit ve değişmez olarak görülen, doğal süreçlere meydan okumak zorundalar. Eğer anti-aging sadece şekilsel ve kozmetik bir değişikliği ifade eden bir sözcük olmaktan çıkarsa bu büyük bir atılım ve zafer anlamına gelecek. Bu alanda yapılan son araştırmalar da cesaret verici sonuçlar içeriyor.
Yaşlanmanın temel sebebi hücrelerin yaşlanması. Hücrelerin DNA larında zamanla artan oranda bozulma meydana geliyor. Hücre, bu bozulmaları belli bir noktaya kadar onarabiliyor. Ancak hasarın büyüklüğü tamiri imkansız hale geldiğinde hücre ya kendini yok etme kararı veriyor ya da yarı uyuyan hücreye dönüşüyor. Diğer seçenek ise kanserli hücreye dönüşmek. Bozulan hücrenin vücuda zarar vermemek için kendini feda etmesi en ideal durum ama bu her zaman gerçekleşmiyor. Bir süre öncesine kadar yarı uyuyan hücrelerin çok büyük bir sorun olmadığı düşünülüyordu ama son çalışmalar negatif etkileri olduğunu ortaya çıkarıyor. Bu durumda yapılması gereken yaşlanan hücrelerden kurtulmayı sağlayacak bir ilaç geliştirmek. Ancak bunu sağlıklı hücrelere zarar vermeden yapabilmek kolay bir iş değil.
En yeni araştırmalar bu açıdan umut verici. Bilim insanları peptide adı verilen, sentetik olmayan bir amino asit bileşimini ilaç olarak kullanarak yaşlı hücreleri sağlıklı hücrelere zarar vermeden imha etmenin yolunu bulduklarını söylüyorlar. Fareler üzerinde yapılan deneyler beklenmedik şekilde başarıyla sonuçlanmış durumda. İlaç verilen yaşlı ve ölmekte olan farelerin dökülen tüylerinin yeniden çıktığı, iç organlarının yenilenerek faaliyet gösterdiği ortaya çıkmış. Daha önce zorlukla hareket eden, zamanlarını bir köşede uyuyarak geçiren hayvanlar gençlik enerjilerine kavuşmuşlar. Üstelik ömür süreleri yüzde yirmi oranında artmış. Çalışmayı yürütenlerin bile ummadığı bu başarı sonrası geriye bu yöntemin insanlara uygulanması sorunu kalıyor. Eğer tedavi insalara uygulanabilirse bin yılların hayali gerçekleşmiş olacak. Bitmeyen bir gençlik ve buna bağlı olarak olağanüstü uzun bir ömür…
Dünyada yüzyıl bile kalamayanların kendilerini ebedi sanmalarına bakıldığında uzun bir gençliği içeren, yüzyıllara yayılmış ömürlerin insanlığa olası etkilerini düşünmek gerekiyor.
Görülen o ki insanlık bu hedefine büyük ölçüde yaklaşacak. Bunun sonucu olarak doğal süreçlerin tamamının aslında değişmez olmadığı fikrinin gittikçe yayılacağını varsaymak yanlış olmaz. Singularity zaten bunu söylüyor.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017