Gezegenler Arası Yaşam – 1
Mehmet Aydemir, 3 Ekim 201729 Eylül’de SpaceX CEO’su Elon Musk yine tarihe geçecek bir sunum yaptı. Musk açısından duygusal yönü olan da bir konuşmaydı. Sunumundan 1 gün öncesi yani 28 Eylül SpaceX için önemli bir tarih. Falcon serisinin ilk roketi olan Falcon 1’in çakıldığı 3 başarısız deneme sonrasında SpaceX’in ilk defa yörüngeye roket gönderdiği günün yıl dönümüydü. Üst üste gelen başarısız denemeler şirketi batma noktasına getirmişti. Tükenme noktasına gelen şirket kalan son parasıyla son bir umut olarak 4. Denemesini yaptı ve başarılı oldu. Musk bir röportajında o günleri anlatırken ruh halini ortaya koyuyordu.
Pazar günü, 2008 Christmas’ından önce uyandığımı hatırlıyorum ve kendi kendime “daha önce hiç sinir krizi geçirebilecek bir insan olamayacağımı” düşündüğümü hatırlıyorum.
“Şimdiye kadar buna (sinir krizine) en yakın (anda) olduğumu hissettim. Çünkü her şey karanlıktı, oldukça karanlık”
Aradan 9 yıl geçti ve Musk yeni nesil roketi BFR’ı tüm dünyaya duyurdu. Gerçekten Musk açısından soluksuz bir yükseliş… Sunumunu 4 bölüme ayırmıştı. BFR roketi, Ay üssü, Mars’ta kurmak istediği şehir ve Dünya’nın farklı noktalarına uzaya çıkarak uçmak. Genel olarak teknik ve heyecan verici bir konuşmaydı.
BFR
Yük taşıma kapasitesi açısından BFR bu zamana kadar yapılmış en büyük roket. 150 ton taşıyabiliyor. Aşağıdaki görselde yer alan rakamlar short ton (1 short ton yaklaşık 908 kilogram) olarak verilmiş. Yani metrik olarak yaklaşık 136 ton diyebiliriz.
Özellikle SpaceX’in bir önceki jenerasyon Falcon Heavy’siyle kıyaslayınca BFR ile şirketin yük taşıma kapasitesini 2,8 katına çıkardığını görüyoruz. Bunu sadece Falcon Heavy’nin daha fazla yük taşıyan bir güncellemesi olarak görmek doğru değil. Yakıt deposu hacminden tutun da daha güçlü itiş sağlayacak roket motorlarının geliştirilmesine kadar BFR’da çok ciddi bir teknoloji artışı sağlanmış.
En yakın rakibi NASA’nın Saturn 5’ten 15 short ton fazla yük taşıyabiliyor. Ancak Saturn’le aradaki fark sadece yük kapasitesi değil. Bildiğiniz üzere Musk’ın roketleri dikey iniş yapıp denizin üzerinde bir platforma inebiliyor. Bu anlamda da teknolojik açıdan birbirlerinden çok farklı roketler olduğunu söyleyebiliriz.
Aslında NASA Mars’a gitme projesi için 2011’den beri Saturn’ün taşıma kapasitesini alçak yörüngede yüklemelerle birlikte 154 short tons’a çıkarmaya çalışıyordu. Ancak Trump yönetimiyle beraber bütçelerindeki kısıtlamalar nedeniyle Mars projesinin akıbeti sürüncemeden kaldı. Hala da netlik kazanmış değil. Bu durum doğal olarak Mars’a gitmeyi planlayan SpaceX’in işine yarıyor. NASA kesin olarak Journey to Mars (Mars’a Yolculuk) projesinden vazgeçerse SpaceX bunu gerçekleştirebilen tek kuruluş olacak. Şimdilik SpaceX’in gelirlerinin önemli bir kısmı NASA’dan -ISS’e yaptığı uçuşlardan- geliyor. Eğer SpaceX Mars’a tek başına giderse büyük ihtimalle NASA’nın kızıl gezegendeki bilimsel araştırmaları için ekstra ödeme alabilecek. Musk gibi zeki bir insanın bu ihtimali görmezden gelmesi mümkün değil. Mars projesinden sağlayacağı gelirlerde uzay turistlerine satacağı biletlerin yanında NASA’nın katkısı da mutlaka hesaba katıyordur.
BFR devasa yük taşıma kapasitesinin yanında roketin tekrar kullanılabilir olması nedeniyle marjinal maliyetler açısından en ucuz roket olma özelliğini de taşıyor. Kendi alanında Moore yasasının geçerli olduğunu ispat eden Musk, BFR ile en gelişmiş ve en ucuz roketi yapmış. Roketlerin tekrar kullanılabilir olması SpaceX’in uzay uçuşlarını domine etmesini sağlıyor. Musk’ın açıkladığı rakamlara göre 2018’de dünyada toplam 60 uzay uçuşu planlanıyor. Bunun 30’unu yani yarısını SpaceX gerçekleştirecek.
Ay Üssü
Sunumun sonuna doğru Musk esas heyecan verici planlarını anlattı. Ay’a yapmayı planladığı uçuşlardan ve kargo taşımacılığı yapabilmek için orada kurmak istediği Ay üssünden de bahsetti. Ay’a yapılacak uçuşlarda eliptik yörüngede yakıt ikmali yaparak her seferinde Dünya’ya dönmesine gerek kalmayacak. Aynı zamanda yüksek eliptik yörünge etkisini kullandığı için Ay’da yakıt üretimine gerek kalmayacak ve fazla yakıt gerektirmeden Ay’dan dönme mümkün olacak. Bu sayede üs kurmak için gerekli çoklu uçuşlar daha kolay hale gelecek. Konuşması sırasında Nasa’ya dokundurmadan da geçmedi. “Yıl 2017, Ay’da üssümüz olmalıydı. Neler oluyor?!” gibi kinayeli bir söz söyledi. Neredeyse tüm gelirlerini Nasa’dan elde eden biri için cesur ama haklı bir çıkış. 1969’da Ay’a ilk insanlı uçuşundan üzerinden geçen 48 seneye rağmen Ay’ın hala “bilinmez” olması gerçekten tuhaf bir durum.
Gelecek yazıdan kaldığımız yerden devam edeceğiz…
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017