

Geçen yazıda kaldığımız yerden devam edelim. İnsan madenî, nebatî (bitkisel), hayvanî ve melekî yönleri olan kompleks bir varlık.
Bir önceki bölümde, egoizm yolunun narsizm veya pesimizm ile neticelendiği üzerinde durmuş, sonra da külliyattan, herkesin varlığı kendi kalp aynasında gördüğü gerçeğiyle ilgili iki bölüm paylaşmıştık.
İkinci Söz (sadeleştirerek) şu şekilde devam ediyor: “Diğer adam Hakk’ı gören, hakikati arayan, güzel ahlâklı biri idi ki:
Nursî külliyatından İkinci Söz’ün girişi (sadeleştirerek) şu şekildedir: “İmanda ne kadar büyük bir mutluluk ve nimet ve ne kadar büyük
Serinin bundan önceki yedi yazısında Nursî külliyatının temel eseri olan ve 33 Söz’den meydana gelen Sözler isimli kitabın Birinci Söz’ünü Singularity ile bağlantılı olarak ele almaya çalıştık.
Neye müşteri oluyoruz? Birinci Söz şu şekilde devam ediyor: “Madem her şey mânen “Bismillah” der. Allah namına Allah’ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar.
Serinin daha önceki yazılarında bir parça üzerinde durmaya çalıştığımız “acz” ve “fakr” kavramlarına dair, Nursî külliyatında geçen bazı pasajlara bakmaya devam edelim. “Nübüvvet (Hz.Adem’den beri semavî dinlerin peygamberleri) ise, insanlığın gayesini, ilahî ahlâkla ahlâklanıp, aczini …
Yazı serimizin bir önceki bölümünde ontolojik olarak insan mahiyetinde bulunan güçsüzlükler (acz) ve ihtiyaçlara (fakr) değinmiştik. Bu durum karşısında (esasen kökenleri Antik Yunan’daki felsefî akımlarda çokça bulunabilecek)
Birinci Söz’de kaldığımız yerden devam edelim. “Sen sahradaki (çöldeki) o seyyahsın (uzun bir seyahatte, geçici olarak dünya durağına uğramış bir yolcusun). Şu dünya ise, bir çöldür. “Acz”in (güç yetirememe durumun) ve “fakr”ın (ihtiyaç halinde bulunma …
Birinci Söz üzerinden yapmaya çalıştığımız Singularity okumasına/analizine kaldığımız yerden devam edelim. Metin (sadeleştirerek) şu şekilde ilerliyor: “Sadece bazı göçebe kabilelerin yaşadığı, ıssız Arab çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabîle reisinin ismini alsın ve …
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017